2 Ağustos 2011 Salı

Bir varmış...

 Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde karpuzu çok seven Ali adında bir çocuk varmış. Bu çocuk yaz geldiği zaman koca bir karpuzu tek başına yer, sıcak yaz günlerinde öyle ferahlarmış.
 Aradan bir yıl geçmiş ve hava o kadar sıcak olmuş o kadar sıcak olmuş ki karpuzlar tarlada büyüyemeden hepsi yanıp çürümüş. Ali karpuzsuz bir yaz düşünemiyormuş, düşümüş taşınmış e birazcık da kaşınmış ve aklına bir fikir gelmiş. Yanına kendi gibi afacan arkadaşları Fırat ve Mehmet'i de alıp bir plan kurmuş. Kendi karpuzlarını yapacak ve doya doya karpuz yiyebilceklermiş. Tabi bu tahmin ettikleri kadar kolay olmamış günlerce, aylarca uğraşmışlar karpuzu yapabilmek için. Yapıyorlarmış ama her seferinde bir şeyleri eksik kalıyormuş karpuzun. Sonunda her şeyi tam bir karpuz yapmışlar fakat bu işte de bir gariplik varmış. Karpuz büyümeyi durdurmuyormuş sürekli büyümüş büyümüş büyümüş... Durduramamışlar, önce karpuzu yaptıkları depoya sığmaz olmuş daha sonra koca mahalleye, derken git gide daha da büyüyormuş karpuz. Ali ve arkadaşları ne yapacaklarını bilememişler yavaş yavaş yemeye başlamışlar karpuzu ama onlar yedikçe büyüyormuş. Ailelerinden habersiz böyle tehlikeli bir şey yaptıkları için çok üzülmüş ve korkmuşlar. Kapuzun büyümesi durmamış ve bütün Dünyayı kaplamış ABD, Avrupa Birliği falan kırmızı alarm vermiş ve bu canavar karpuzdan kurtulmak için seferberlik ilan etmişler. Daha sonra Çok zeki bir bilim adamı olan Dr. Herşeyibilen bir kurt türü geliştirmiş ve herkes karpuzun kökünün bulunması için yardım etmiş ve sonunda kök bulunmuş ve Dr. Herşeyibilenin geliştirmiş olduğu kurtlar köke yerleştirmiş ve kurtlar iki gün içinde bütün kökü yeyip Dünyayı bu büyük karpuz belasından kurtarmış. Böylece Ali ve arkadaşları da ailelerinden habersiz işler yapmamayı örenmişler.


(Bu masalı dün Baranım hastayken başında beklediğimde ona anlattım ve tepkisi ''Teyze o ne biçim masal öyle be!'' şeklinde oldu bende bu muhteşem masalımı, bu yaratıcılık abidesini paylaşmak istedim pampişlerim.)
*masal deyince aklıma geldi, dinleyin.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Ben bir filoloğum, haddinizi bilin!

 Arkadaşlar, İsveçli Bilim Adamlarıyla ortak yapmış olduğumuz büyük dil çalışmaları sonucunda edindiğim nadide bilgiyi sizinle paylaşmak için bu blogu yazma kararı aldım. Siz neden bigilenmeyesiniz değil mi ama a dostlar? Bu bilgi gerçekten çok değerli bir bilgidir, uyarmadı demeyin!
 Neyse lafı daha da uzatıp bu bilgiden mahrum etmek istemiyorum sizi ey bilgiseverler. Veriyorum bilgiyi hazır mısınız?! 
''TÜRKÇE'DE EN ÇOK KULLANILAN HARF ''İ'DIR ARKADAŞ!!''
 Nasıl mı vardım bu kanıya? Hemen anlatıyorum: Ben nokianın klavyeli bi' cep telefonunu kullanıyorum ve kullananlar bilir msj yazarken ilk başta gayet zorlayıcı bir olaydır klavye kullanmak. Bir de tam klavye olmadığı için ''ı'' ve ''ğ'' , ''k'' ve ''ş'', ''l'' ve ''i'', ''o'' ve ''ü'' aynı tuşta gösterilmiş, bir kere bastığınızda ilk yazdığım harf daha uzun bastığınızda ise ikinci yazdığım harfe basmış oluyorsunuz canlarım... Neyse ben bu telefonu aldım gayet güzel msj yazıyorum falan ama bilenler bilir ben nokta özürlü bir adamımdır ''ı'' ve ''i'' benim için aynı şeyi ifade eder. Msj yazarkende genelde ''ı'' harfını kullanırım çünkü yazımı daha kolay ı'ye bir kere bastığında oluyor kim uğraşıcak ki ''i'' için uzuuunca tuşa basmak için? Ben gayet ''ı''lı msjlar atıyorum insanlara bir allahın kulu da demiyor ki ''Gerizekali Armağan, Türkçe karakter kullandığın zaman msjların emo mesajından bile daha okunaksız oluyor mal mısın adam gibi yazsana!'' diye... Neyse ki bunu Erman'ın telefonunu anlamaya çalışırken fark ettim ve düzeltmeye çalıştım amma ve lakin ki acayip zor işmiş yahu önceden çatır çatır yazdığım msjları özlüyorum her ne kadar okunamasa da.. Şuan o msjı yazabilmek için tam bir iki dakikami harcıyorum meğersem ne çok da ''i'' ve ''ı'' harfı varmış caanım Türkçemde yahu.
 Sıkıntım budur a dostlar buradan yetkililere sesleniyorum düzeltin lan bu sorunu ben ''ı''larımla çok mutluydum :(